Hayvan haklarını korumak hoby değil, vicdan meselesidir!
4 Ekim Hayvanlar Günü’nü anlamına uygun bir kutlama olarak yaşabilmek için, insanların hayvanlara karşı sömürüsü bitmeli. Daha duyarlı davranılmalı, empati kurmalı ve onlara daha iyi bir yaşam hakkı tanımalı ve bu, tüm dünya çapında olmalı.
Bunu anlamak öyle basit değil,ama mümkün.
Hayvan haklarını korumak bir hoby değil, bir vicdan meselesidir.
Bu günü kutlamak gibi bir sevinci yaşayamıyorum ben…
Dünya hayvanlar günü vesilesiyle kedisi, köpeği, kuşu,… olan herkes, ne kadar şanslı olduklarını bizlere göstermek için güzel, şirin kareler ile paylaşım yaparken; benim aklım sokak köpekleri, kedileri, sirklerde veya hayvanat bahçelerinde ya da Yunus parklarda esir ve tutsak olan masumlar da kalır.
Hayvansever kimdir?
Hayvanseverlik nedir veya ne değildir?
3 Çeşit hayvansever vardır:
1.Sadece kendi kedisini, köpeğini, kafeste muhabbet kuşunu veya akvaryumdaki balıklarını sevenler.
2. Bütün bunlarla beraber sokak canlarını da seven, besleyen, hayvanat bahçelerine, sirklere, yunus parklarına da gidenler.
3. Kendi evcil hayvanlarını düşünürken, sokaktakileri de hatta tüm dünyadaki canlıları düşünenler.
Bu üçüncü gruptakiler:
Onları tutsak eden hiçbir yere ziyarete gitmeyenler.
Av, at yarışları ve herhangi hayvan dövüştüren faaliyetler ve boğa güreşlerine karşıdır.
Onların da duyguları, hisleri olduğunun farkında olan ve onlara yapılan sömürüye haksızlıklara, acımasızlıklara karşı çıkar, çünkü onların masum canlar olduklarını bilirler… Bazı türlerin ekosistemde büyük bir rol oynadığını da kavradıgı için en küçük karıncanın da aslında insanoğlu ile bu dünyada yaşamaya hakkı olduğunu da tartışmazlar.
Peki o zaman kim bu aktivistler??
İnsanların bir kısmı kendine bu konuda hiçbir soru sormazken, bir yandan da bazı şeylerin normal olmadığını farkeden diğer insanlar var…Hayvan haklarını sağlayan ve koruyan aktivistler.
Soru şu; yaşadığımız bu dünyada o canlarla beraber nasıl adaletli bir koalisyon kurulacak? Çünkü hayatımızın heryerindeler!
Bazıları evcil olmuş, bazıları kullanılmış, sömürülmüş, ziyan, sefil edilmiş ,hatta zevk için öldürülmüş insanoğlu tarafından .
Bir üstünlük sağlanmış ve nasıl olsa hiçbir derdini anlatamaz, şikayet edemeyen varlıklar, haklarını koruyanın olmadığı öksüz bir kesim gibi yanımızda hep var olmuşlar, insanoğlunun da hep sömürüsü altında yaşamışlar ve hâlâ yaşayanlar var…
Bir ülkenin uygar olup olmadığı hayvanlarına nasıl davrandıklarından belli olur derler…Sizce bugüne bugün kaç uygar ülke var?…Ama artık yapılan zulümlere protesto eden ve bu yüzden onların etlerini, sütünü, balını, yumurtasını kötü şartlarda üretildiği, sömürüldügü için yemekten, tüketmeden, kulanmaktan vazgeçen bir nesil geliyor…
Çekirdek kadar küçük bir ülke olan Belçika’da bile hayvan haklarını korumak için görevlendirilen 4 tane bakan var. Hepsi de farklı siyasi partilerden. Flaman Bölgesi’nde hayvan Haklarını korumak için Ben Weyts (NVA), Valon Bölgesi’nde Céline Tellier (Ecolo), Brüksel Bölgesi’nde Bernard Clerfayt (Defı) ve Alman Toplumu Hükümeti’nde Antonios Antoniadis(SP).
Hayvan Hakları Partisi-DierAnimal son seçimlerde Brüksel Parlemantosu’na girmeyi başardı.
Kendisi avukat olan Victoria Austraet, hayvan hakları savunucusu vekil olarak Brüksel Parlamentosu’nda yerini aldı.
Benim bildigim 3 büyük kurum var, hayvan hakları için çalışan: Gaia, AnimalRihts ve DierAnimal.
Her şehirde barınaklar, sokak paticanları için birbiri ile çok güzel dayanışma içinde olan gönüllü yardımsever ve gecici yuvalar var.
Birbiri ile hep dayanışma halinde çalışırlar, yardımcı oluyorlar. Bir dahaki seçimlerde hayvan haklarını koruyan partinin daha da oy kazanarak büyüyeceği aşikar.
4 Ekim Hayvanlar Günü’nü anlamına uygun bir kutlama olarak yaşabilmek için, insanların hayvanlara karşı sömürüsü bitmeli. Daha duyarlı davranılmalı, empati kurmalı ve onlara daha iyi bir yaşam hakkı tanımalı ve bu, tüm dünya çapında olmalı.
Bunu anlamak öyle basit değil,ama mümkün.
Hayvan haklarını korumak bir hoby değil , bir vicdan meselesidir..
0 Yorum