Nâzım için Türkçe öğrenen Belçikalı…
Version française de cet article: Le Belge qui a appris le turc pour pouvoir lire Nâzim…
Anacığım dinle” diye kesti kız. “Bana Almanya’dan yolladığı kitabı anımsıyor musun? Hani şu Almanca şiirler. Ne yaptım acaba? Altüst etmediğim.” “Duruyor o kitap.” “Kesin biliyor musun?” dedi kız. “Tabii. Yani bende. Freddy’nin odasında. Orada bırakmışsın, ben de şeyde yer bulamayınca… Ne oldu? Yoksa istiyor mu?” “Yoo. Sordu yalnızca. Arabada giderken sordu. Okuyup okumadığımı öğrenmek istedi.” “Almancaydı ama!” “Evet canım ama fark etmiyor” dedi kız bacak bacak üstüne atarak. “Bu şiirler, yüzyılımızın tek büyük şairinin elinden çıkmışmış. Hiç değilse çevirilerini edinmeliymişim ya da o dili öğrenmeliymişim, işe bak.” “Korkunç. Korkunç. Aslında üzücü, evet üzücü…”
Amerikalı yazar J. D. Salinger’ın “Muz Balığı İçin Mükemmel Bir Gün” öyküsünde, kocası II. Dünya Savaşı’ndan dönen asker Seymour Glass ile birlikte tatilde bulunan Muriel ve annesi arasında böyle bir diyalog geçer. Çevirileri yapılmış olsa bile bir şairi anadilinde okumak için şiirin yazıldığı orijinal dili öğrenmeyi hiç düşündünüz mü? Örneğin Pablo Neruda’yı okumak için İspanyolca öğrenir miydiniz? Yoksa siz de bunun “korkunç ve üzücü” olduğunu mu düşünürsünüz?..
Nâzım Hikmet’in şiirlerini Türkçe olarak okuyabilmek için 8 yıl boyunca Türkçe dersleri alan Flaman şair ve yazar Johan De Vos bunu korkunç ve üzücü bulmuyor. Aksine çok keyif alıyor. Dünya şairi Nâzım’ı anadilimizde okuma ayrıcalığınızı bir kez daha hatırlayacaksınız, De Vos’un serüvenini okuyunca.
Önce kısaca Johan’ı tanıyalım isterseniz… Şair ve Yazar Johan De Vos, 1956’da Gent’te doğdu. Gent Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1996’da görsel sanatlar alanında çağdaş sanatçı Francis Bekemans ile birlikte VF&G adıyla (Form, Felsefe ve Gaga) bir sanat dergisi çıkardı. “Bir Mimarın İtirafları”, “Spa’da Kışı Geçirmek” ve “Ticino Yolunda” adlı kitapları yayımlandı. 1993 yılında Gent hakkında yazdığı bir hikâyesiyle ilk Michel Casteels -cursiefjesprijs- İtalik Ödülü’nü kazandı.
‘Mutluluğuma çok şey kattı’
Yazdığı aşk şiirlerini, Türkçenin de yer aldığı ve dört dilde yayımlanan “Ellerin, elma gibi tatlı kokuyor yüzümde” adlı kitapta topladı (2013). Türkçe – Flamanca olarak yayımlanan Kültür – Sanat ve Edebiyat Dergisi Akrostiş Dergi’sinde editörlük yaptı. Akroştiş’te özellikle Nâzım Hikmet’in Vera Tulyakova’ya yazdığı şiirler hakkında yazılar yazdı. Halen düzenli olarak Interbellum adlı dergide ve Binfikir Düşünce Platformu sitesinde yazıyor ve şair Nerkiz Şahin ile birlikte “Şiir birleştirir” adlı atölyelerde koçluk yapıyor.
De Vos’un büyük Türk şairi ile tanışması 1981’de Masereelfonds’un Nâzım Hikmet imzasıyla yayımladığı Türk Şiirleri adlı kitapçık sayesinde olmuş. “Hapisten Çıktıktan Sonra” başlıklı şiirdeki “Yavrum / Kız olursa ela ela baksın / oğlan olursa maviş maviş” dizelerinden etkilenmiş. İşte o an Türkçe öğrenip yazarı ve şiirini daha iyi anlamaya karar vermiş. Türkçe öğrenirse Gent’teki Türk toplumu ile kendi dillerinde daha iyi anlaşacağını ve iletişim kuracağını da düşünmüş. Türk dili ve kültürünü öğrenmesi sayesinde insan ilişkilerinde çok şey kazandığını, Türkiye’yi gezmeye başladığını ve giderek daha fazla Türk sineması ve edebiyatını keşfettiğini söyleyen De Vos “Artık Türk toplumuna bir şeyler verebileceğim bir noktaya geldim” diyor. Türkçe yazarak, atölyeler düzenleyerek ve dersler vererek Türk toplumuna katkı yapmaya çalışıyor. Emeğinin boşa gitmediğini vurguluyor, “Türk dili ve kültürünü öğrenmek hayattaki mutluluğuma çok şey kattı” derken.
De Vos’u bulmuşken “Bir yazar/ şair olarak Türkçe nasıl bir dil sizce” diye soruyorum: Türkçe o kadar yumuşak ve zengin bir dil ki! Sadece yumuşak g’yi düşünün. Ü ve ö sesleri çok müzikal. Türkçe de sesli bir dildir. Sesli ünsüzler korunur. Almanca’da sessizlere karşı çok daha büyük bir eğilim vardır. “Güzel” kelimesi her şeyi ne güzel özetliyor!
Şiir İlgisi
De Vos’tan Türk şiirini değerlendirmesini istiyorum: “Doğaya yakınlığı ve toplumsal kaygıları nedeniyle Türk şiirini çok seviyorum. Hemen hemen tüm Türklerin şair Nâzım Hikmet’i tanıdığını görüyorum. Flaman Bölgesi’nde böyle değil! Paul Van Ostaijen söz konusu olduğunda hangimiz hevesliyiz ya da kim onun şiirlerini zahmetsizce okuyabilir? Şiir, şu an Türkiye’de Avrupa’dan çok daha önemli bir yere sahip. Doğaya yakınlığı ve toplumsal kaygıları açısından Türk şiiri ile Goethe’nin ve Alman Romantik şairlerinin (Bettine ve Achim von Arnim, Hölderlin, Eichendorff) şiirleri arasında da bir bağlantı görüyorum” diyor özetle.
Bir şiiri anadilinde okuyabilmek için dil öğrenmek sanırım bizim için hâlâ lüks. Şiir okuyalım da hangi dilde okursak okuyalım. Ama önce okuyalım.
0 Comments