KORONA KRİZİNİN DAYANIŞMACI ÇOCUĞU: BURGERPLICHT
Toplumuzun dışa açılması gerekiyor artık, bizim istediğimiz bu. Dil öğrenelim, bu çok önemli, buranın dillerini ögrenelim, başka dilleri de öğrenelim. Sivil Toplum Örgütlerimizi (STK) güçlendirelim. STK’lar, yani dernekler güçlenirse Gent, Belçika olarak, hepimiz güçleniriz.
Korona’nın hayatımıza girmesi ile tüm normallerimiz değişmek zorunda kaldı. Eskisi gibi birbirimize sarılmak, tokalaşmak, aynı masada yemek yemek, eşe dosta ziyaret gibi alışkanlıklarımız birden bire tehlikeli olurken, sevdiklerimizi vedalaşamadan ebediyete göndermek en dayanılmazlarından oldu. 2 Yıla yaklaşan bir süredir korona hayatımızı kabusa çevirdi ama tüm bu olumsuzluklar, Gent’te iki Türk doktorun girişimiyle, sadece korona yaralarını değil, yıllardır Türk Toplumunun Belçika Toplumsal yaşamına katılımı ve ortak sorumluluk alması konusunda da yaraları saran yeni bir derneğin doğumuna yol açtı: Burgerplicht- Yurttaş Sorumluluğu Derneği.
Gastro-entroloji Doktoru Ercan Çeşmeli ve eşi Jinekolog Leyla Yüksel’in korona birinci dalgasında Türk toplumunu bilinçlendirmek amacıyla başladıkları bilgilendirme çalışmaları, bugün Burgerplicht olarak Gent’teki Türk Toplumu’nun Gent’te yaşanan Belçikalı -Türk- farklı kökenlerden toplulukların ortak sorunlarına dayanışma eylemleri ile çözüm üreten bir sivil toplum çalışmasına dönüştü. Bunların yanında Türk Toplumu’nun kendi içinde yaşadığı eğitim, kültür, gençlik gibi sorunlara da el atan Burgerplicht Derneği, kısa zamanda Gent’te bulunan diğer Türk dernekleri ile işbirliği içinde çalışan, Belçikalı derneklerin ihtiyacı olan desteğe cevap veren , Gentlileri birleştiren bir sivil toplum kuruluşu haline geldi.
Bu anlamda korona krizinin Gent’teki Türk Toplumu yanında tüm Gentlilere kazandırdığı Burgerplicht Derneğini daha yakından tanımak için Burgerplicht’in kurucuları Doktor Ercan Çeşmeli ve Doktor Leyla Yüksel ile sizler için söyleştik.
Korona sürecinde Burgerplicht derneği dikkatleri çekti. Özellikle korona salgını konusunda bilgilendirme, yurttaşlık bilinci ve dayanışmanın geliştirilmesi gibi çalışmalarınızla, sosyal medyada dikkat çeken bir dernek olarak tanıdık sizi. Burgerplicht-Yurttaş Sorumluluğu Derneğinin kuruluş çalışmalarından biraz bahseder misiniz? Hangi ihtiyaçla ortaya çıktı? Nasıl kuruldu?
Ercan Çeşmeli- Leyla Yüksel:
Geçtiğimiz yıl şubat – mart ayları gibi korona virüsünün Belçika’ya gelmesiyle birlikte, bu virüsün toplumsal önemini hissettik. İtalya’da hastaneleri, doktorların yaşadıklarını, vatandaşların, hükümetin yaşadığı sıkıntıları ve felaketi gördük.
İlk etapta işimizi eskisi gibi sürdürebiliyorduk ama hastalığın yayılmaya başlaması ile en başta çalışma saatlerimiz değişti ama işlerin daha da zorlaşacağının da farkındaydık. Belçika’da ilk önce Limburg Bölgesi’nde korona virüsü görüldü. Bölgeden gelen haberler arasında Türk toplumunun daha dikkatsiz olduğu bilgileri yayıldı. Hastanelerde Türk hasta sayısının daha fazla olduğu gibi söylemler oldu. Anvers ve bazı başka bölgelerde de benzer söylemler dolaşmaya başladı. Bu haberleri duyunca endişenlemeye başladık. Türk Toplumu nerelerden bilgi alıyordu, korona hakkında yeterince bilinçli değil miydi, neler yapması ve yapmaması gerektiğini bilmiyor muydu?… Türk toplumu doğru bilgilendirilmezse hastalığın Türk toplumu içinde yayılması çok artacak diye endişe duymaya başladık biz de. O zamana kadar sade birer doktor olarak yaşamımızı sürdürüyorduk. Evimiz merkezin dışında, işimize gidip geliyor, toplumsal konulara karışmıyorduk. Tam da o sıralarda Gent’te Enderûn isminde bir gençlik derneği bizden bir röportaj istedi youtube’da yayınlamak için. Tıpkı Virolog Marc Van Ranst’ın her gün televizyonda anlattığı gibi virüs ve hastalık hakkında bilgi, el yıkama, sosyal mesafe gibi önlemler hakkında bilgi vermemizi istediler. Bu röportajı yaptık ve Youtube’a koydular. Ertesi gün hastaneye gittiğimde bir meslektaşım bu röportajdan bahsederek, tüm Türk hastaların bu videoyu izlemiş olduğunu söyledi. Mart sonu Nisan başıydı. Birden bu video 25 bin kişi tarafından izlendi. Bunu görünce toplumun Türkçe olarak bu şekilde bilgilendirmeye ihtiyacı olduğunu gördük ve bu gelişmelerle birlikte farklı bir sorumluluğumuzun da olduğunu hissettik: Aynı dili konuşan, aynı kültürü paylaşan Belçika’da eğitim almış doktorlar olarak Türk Toplumu’nun hem hastalık konusunda bilinçlenmesi hem önlemleri iyi anlayıp uygulaması konusunda katkımız olabilirdi. Bu bizim için bir dönüm noktası oldu.
Belçikalı doktorlara mı güvenmiyorlardı, yoksa dil sorunu mu vardı?
Ercan Çeşmeli: Biraz dil sorunu diyebiliriz ama güvensizlikten çok, hastalığın ciddiyetini anlayamadılar, diye düşünüyorum. Biz de bu sekilde çıkıp, gerek youtube videoları, gerek sosyal medya da korona ile ilgili verdiğimiz bilgiler ile korona sorununu Türkçe olarak anlatmaya ve duyarlılık yaratmaya başlayınca, Türk toplumunda da “ bu Türk doktorlar da çıkıp bu konuyu anlatıyorsa, sorun önemli demek ki” gibi bir düşünce hakim oldu.
Leyla Yüksel: Bunun yanında o zamanlar sağlık personelini yüreklendirmek ve yaptıkları işe toplumun verdiği değeri göstermek için akşamları alkış eylemi vardı. Bu eyleme de Gent’teki Türklerden pek katılım yoktu. Bu defa “Türkler de hasta oluyor, hastaneye, doktora ihtiyaçları oluyor, onlar neden bu eyleme katılmıyor” gibi söylemler oldu. Biz de bu şehrin, bu toplumun insanları olarak bir kampanya yapalım ve dayanışmamızı kendi yöntemlerimizle gösterilim, dedik. Misafirperverlik bizim önemli bir özelliğimiz, yediğini paylaşmak, ikramda bulunmak vs. Hastanelerde çalışan personele mutfak kültürümüzün bir parçası olan pidenin dağıtımını yaptık. Belçikalılar alkııla destek oluyor biz de hastanelere pide dağıtıyorduk. Paskalya dönemindeydi Belçikalilar yumurta çikolatalar dağıtıyorlar o dönemde, biz de katkida bulunmak istedik. Önce deneme amaçlı bir iki lokantayı aradık. “İşte pazartesi siz şu hastaneye 100 pide gönderin, öbürü salı günü diğer hastaneye… derken pideciler kendileri bizi aramaya başladılar. Doktor hanım, biz de bir şey yapmak istiyoruz. Siz bize bir liste gönderseniz biz de oralara pide dağıtsak” diye. Birden iş büyüdü ve lockdown zamanıydı izin vs almak gerekiyordu belediyeden. Bunların hepsini hallettik. Oluşturduğumuz bir whatsap grubu ile işleri koordine ettik. Bir de o zamanlar maske sıkıntısı vardı. Biz maske kampanyası da yaptık. Hem maske diktirdik hem de para toplayıp FFP2 tipi maskeleri satin alip hastanelere dağıttık.
O zaman sizin resmen dernek olmuş muydunuz?
Ercan Çeşmeli: Hayır, derneği 2021 yılı Ocak ayında kurduk. Ondan önce kendiliğinden bir vatandaş inisiyatifi olarak yaptık kampanyalarımızı. Bu pide dağıtımı, maske kampanyaları döneminde bir isim koyma gereği hissettik. Vatandaş olarak bu bizim görevimiz dedik ve Burgerplicht-Yurttaş Sorumluluğu ismi ortaya çıktı. #Burgerplicht hashtag’i ile kampanyalar yapmaya başladık. Ben ve eşim öğrenciliğimiz döneminde dernekçilik yapmıştık, deneyimimiz vardı zaten. Ayrıca Gent’te doktor olduğumuz için de hem vatandaşlar arasında tanınırlığımız vardı hem de bizler derneklerden sorumlu kişileri tanıyorduk.
Leyla Yüksel: Tabii doktor olarak da tarafsız bir duruşumuz vardı. Doktorları herkes seviyor. Bizim de agresif, aşırı bir imajımız yok zaten. İşimizi yapıyor, politik konulara karışmıyoruz. Herkes güveniyor o yuzden.
Her görüşten insanlara size katıldı yani?
Ercan Çeşmeli: Evet her görüşten, eski solcular, sağ görüşten diyebileceğimiz insanlar…
Leyla Yüksel: Evet, aleviler, sünniler, ateistler, cami cemaati,… Herkes.
Ercan Çeşmeli:
Toplumun böyle pozitif bir harekete ihtiyacı vardı. Hep negatif bir algı ve söylem hakimdi Türkler konusunda. Tam zamanında Burgerplicht doğdu. Politikacılara toplumun güveni kalmadı maalesef.. Bizim çalışmalarımızda da politikacılara sadece perde arkasında yer verdik. Birey olarak yer aldılar, politikacı olarak değil. Kimse kendi siyasi arenasına çekmedi bu işi, biz de çektirmedik.
İşin başında eşim ve ben vardık ama çok değişik derneklerden insanlar Burgerplicht için çalışmaya başladık. Bunu uzun vadede, bu büyüklükte sürdürmek mümkün değildi. Bir süre sonra Burgerplicht olarak küçülmeye karar verdik. Herkes kendi derneğine geri döndü. Sadece Burgerplicht’te kalmak isteyen bazı gönüllüler bizimle kaldı. Geçtiğimiz yıl nisan ayının ortalarıydı bu kararı aldığımızda. Bu arada yoksullukla ilgili çalışan Belçika dernekleriyle ortak çalışmalar yapmaya başladık. İlk korona dalgasında 3 hafta boyunca hastanelere çok yardım ettik. O aralar yoksullarla- evsizlerle dayanışma zamanı idi. Geçtiğimiz yıl Ramazan ayında camilerle birlikte iftar yemek dağıtımını koordine ettik. 10 Kişilik küçük bir Burgerplicht ekibi olarak gerçekleştirdik bu kampanyayı. Bu dönem de Burgerplicht olarak artık “tamam mı, devam mı” dediğimiz bir dönem oldu. Devam kararı aldık ve yoksulluk, gençlik, eğitim, toplumsal yaşama ve yönetime katılım, daha yaşanabilir bir Gent şehri için çalışmalar yapacak olan bir dernek olmaya doğru yol aldık.
Leyla Yüksel: Burgerplicht’in değişik Flaman kurumlarıyla cok ortak calışmaları oluyor. Örneğin Burgerplicht kurulduğu dönemde aynı zamanda Gent’te 13 derneği çatısında barındıran Gents Solidariteitsfonds voor moeilijke tijden de kuruldu. Onlar da yoksullara yönelik çalışmalar yapıyordu. Şu anda bu Gent Solidariteitsfonds ile devamlı olarak ortaklaşa calışıyoruz ama parçası değiliz. Baska bir örnekte Burgerplichte Bisdom Oost-Vlaanderen (Flaman Piskoposluğu)’dan bile telefon geldi bize: “Öğrenciler ortalıkta kaldı, yardımcı olabilir misiniz” diye? Aynı şekilde Protestan klisesinin fakirlere yemek yardımına destek oluyoruz. Yemeklerin parasını biz ödüyoruz, onlar yoksullara dağıtımını yapıyor.
Bu yardımlar için parayı nasıl buluyorsunuz?
Leyla Yüksel:
Doktor olarak çalıştığınızda, insanların çok önemli zamanlarında hayatlarına dokunuyorsunuz. Biz görevimizi yapıyoruz ve unutup gidiyoruz ama o insanlar unutmuyor sizi.
Iyi tanıdığımız, dost diye bileceğimiz insanlardan bu kampanya için 1000er Euro destek istedik. Herkes verdi, doktor olduğumuz için, Ercan ve Leyla olduğumuz için, bizi tanıdıkları ve güvendikleri için verdiler. Böyle işlere başlarken kiminle uzun vadeli yola çıkabileceğini, kimin yarı yolda bırakacağını biliyorsun. Bu şekilde iyi çalışan kişilere, iş adamlarına, gerçekten katkısı olacak insanlara ulaştık ve topladık parayı.
Ercan Çeşmeli: Türk toplumunda dernekçilik genelde kendi içine kapalı çalışıyor.
İçinde bulunduğumuz Flaman toplumu ile ilişkiler zayıf. Biz bunu gördük ve kendi içine kapalı olmak yerine Belçikalılarla da iş yapan bir dernek olalım, dedik. Bizim toplumumuzda en büyük sıkıntı, sürekli Türkiye’de ne olup bitiyor onunla ilgileniyor olmaları. Burgerplicht olarak bizde Türkiye konuları konuşulmaz. Herkesin Türkiye hakkında kişisel düşüncesi vardır mutlaka ancak bu da kendine kalır.
Burgerplicht çalışmalarında bu konulara girilmez ve sadece Gent’te ve Belçika’daki yaşamımıza, sorunlarımıza odaklanırız. Biz artık diyoruz ki, “Türk Toplumu olarak Gent şehrinde olan bitenden biz de sorumluyuz. Bu şehirde yaşanan sorunlara burada yaşayan bir toplum olarak biz de çözüm üretmeliyiz, biz de gerekli yardımı yapmalı, destek vermeliyiz. Bizim de bu şehrin bir parçası olduğumuzu, bu şekilde göstermeliyiz.” Bir de Türk derken işin milliyetçilik tarafında da değiliz. Türk kökenli olduğumuz için ve Türk toplumu ile çalıştığımız için Türk diyoruz ama çalışmalarımız tüm Belçika toplumunu kapsıyor.
Burgerplicht’in yüzü Ercan Çeşmeli diye düşünüyorum. Sanırım sözcülük görevini siz üstleniyorsunuz? Ekibiniz kimlerden oluşuyor? Sizin derneğinizde birlikte çalışmak isteyen ya da yönetiminizde yer almak isteyenleri nasıl yönlendirebiliriz? Türk derneklerinde kadın ve gençlik kolları çok önemli işlevlere sahiptir genelde. Sizin derneğinizde de bu kollar var mı? Varsa onların çalışmaları ve projeleri yürüten sorumluları da tanıtmanız mümkün mü?
Ercan Çeşmeli: Çekirdek kadro eşim ve ben. Ayri bir kadın kolumuz yok ve bizce gerekli değil. Genel koordinasyon kısmını ben yapıyorum, örnegin yazı yazılacak, belediye ile görüşülecek gibi perde arkası işleri yapıyorum. Dayanisma projelerinin koordinatörlüğünü Leyla yapıyor.
Su an beş çalışma alanımız var; eğitim, kültür, gençlik sorunları, toplumsal katılım ve dayanışma. Egitimde mesela Prof. Orhan Ağırdağ, Egitim gorevlisi Feyza Altınkamış, Reyhan Görgöz, Reyhan Kizilmese ve Burak Ali Celiköz gibi isimler. Genclikte Bilge Kaan Alci ve Tugba Yilmaz,, kültürde sosyolog-rapçi Fatih De Vos ve tarihçi-gazeteci Tina De Gendt, dayanismada Halil Göcen, Mustafa Özdemir ve Serife Çayırlı, toplumsal katilimda Arent Meirhaeghe gibi pek çok ismin yanında yaklaşık 40-50 gönüllü ile çalışıyoruz. Gent Belediyesi de yarım zamanlı bir kadro verdi. Bu kadroda da bir elemanımız çalışıyor.
Leyla Yüksel:
Bizi en çok mutlu eden işlerden biri de hayır işleri oldu. Mesela geçtiğimiz ekim ayında International Day of Poverty-Uluslararası Yoksulluğun Ortadan Kaldırılması Günü’nde camilerle işbirliği içinde yardım malzemesi topladık. Yarım günde 7 ton yardım malzemesi toplandı camiler sayesinde. Camilere medyada genelde negatif bir yaklaşım var. Biz bu çalışmayla camileri pozitif bir şekilde medyaya taşıdık.Bu kampanyanın tanıtımlarını yaptık, televizyona çıktık. Bu yardım malzemelerinin dağıtımını ağır ağır yapıyoruz. Çok özen gösteriyoruz. Yardım malzemesi olarak topladığımız bu kıyafetlerden benim evimde her gün seçiliyor, haftalik 150-200 makine yıkanıyor ve ütüleniyor. Bu yardım malzemeleri Duinkerke’’deki mültecilere, Gentteki evsizlere ve Gentli hayir kurumlarina gidiyor.
Ercan Çeşmeli: Hangi sorunlar ön plana çıkıyorsa çalışma gruplarımızla bu sorunlar üzerinde projeler yapmaya çalışıyoruz. Örneğin kültür sektöründe hep beyaz Belçikalıları podyumda görüyoruz. Tiyatro, müzik,… hep beyaz Belçikalılar var sahnede. Bu sahnelerin, podyumların daha da renklenmesi lazım. Farklı topluluklardan Belçikalıların da yer alması lazım buralarda. Sahne önü ve arkasında yabancı kökenli Belçikalılar yeterince temsil edilmeli. Belirli bir kotanın konması taraftarıyız. Şu kadar beyaz Belçikalı sahnede, podyumda yer alıyorsa, şu kadar da yabancı kökenli belçikalı yer almalı diyoruz. Ve bunun için yönetime baskı oluşturmak istiyoruz. Bu anlamda aslında soft-power denilen yumuşak bir güç olmaya da başladık. Çok değişik alanlarda etkili çalışmalar yaptığımız için zaman zaman belediye de bizden yardım istiyor. Bu anlamda etkili bir ağ (network) da oluşturuyoruz.
Biz politikacı değiliz, olmayacağız da ama sivil toplum örgütü olarak toplumun sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyoruz. Örneğin, bir sürü üniversite öğrencimiz var. Mezun olduktan sonra belediyede ve bizim vergilerimizle de ayakta duran kurumlarda gençlerimizin de calışabilmeleri lazım diye düşünüyoruz.
Şu anda aktif olan projeleriniz nelerdir ve henüz hayata geçmemiş ama yakında geçecek olan yeni projeleriniz var mı, varsa açıklar mısınız?
Ercan Çeşmeli: Şu anda yürüttüğümüz bir kaç projemiz var. Mesela ramazan dolayısıyla iftar yemekleri veriyoruz. ‘En uzun iftar sofrası’kurduk geçenlerde. Değişik mahallelerde mahalle sakinlerinin projeleri var, onlara destek veriyoruz. Mahalle sakinlerinin yaşadıkları mahallelerdeki değişimlerde söz sahibi olması için çalışıyoruz. Parkların güzelleştirilmesi için ortak çalışmalar yapıyoruz. Kadınlar, çocuklara yönelik çalışmalar var. Her mahallede, fakirlere, ordaki garibanlara, ihtiyacı olanlara gıda ve giyim dağıtımını güçlendirmeye çalışıyoruz. Değişik derneklerle, camilerle işbirliği halinde yapıyoruz bunları. Egitim konusunda yakında bir anket yapacağız. Türkçe ile ilgili, evde kullanılan dil ile ilgili. Evdeki dil okullarda ne kadar kullanılıyor? Türkçe okulda değerlendirilebiliyor mu? Ailelerin bu konudaki düşüncelerini araştıracağız. Bu anket sonuçlarını Belediyenin eğitimden sorumlu başkan yardımcına ileteceğiz. Belediye ile işbirliği yapıp anadil ile ilgili bazı sorunları birlikte çözmeye çalışacağız. Gençler konusunda, ‘Talentenpool’ dedigimiz, ‘Yetenek havuzu’ kuruyoruz. Bu çalışma ile bir ekip kurup, üniversiteden mezun olan gençlere belediyede, kültür sektöründe, başka sektörlerde işle buluşmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Varolan kurumların nasıl daha çeşitli-divers, daha içeren-inclusief, nasıl toplumun bir aynası olur, onun için çalışıyoruz.
Leyla Yüksel: Bizim her sahada insanımızın olması, iki kültürün yakınlaşmasına katkıda bulunuyor. Belediye de toplantı olduğunda, orada bir Türk varsa, insanlar daha da farklı düşünebilir, bir Faslı için de geçerli bu. Yabanci asıllı biri beyaz Belçikalıların arasında yer aldığında önyargılar azalmasına yardımcı olabiliyor. Bunu güçlendirelim istiyoruz. CV eylemi yapalım, iş başvurusunun nasıl yapılacağını gösteren atölyeler kuralım. Gençlerimizin iş şansını nasıl daha yükseltebiliriz, iletişim konusunda nasıl yardımcı olabiliriz, gibi konularda çalışmalar yapıyoruz. Belirli bir kademeye gelene kadar hep ikinci, üçüncü sınıf olma duygusu yaşıyor gençlerimiz. Bunu aşıp, özgüvenlerini kazandırmak için çalışmalar yapmak istiyoruz.
Sadece Gent Bölgesi’nde aktif görünüyorsunuz. Öyle mi? Çalışmalarınızı tüm Belçika’ya yayma konusunda hedefleriniz var mı?
Leyla Yüksel: Gent Bölgesinde çalışıyoruz ama egitimle alakali projelerimiz insallah Gent dışına da çıkacak. Maksat bu.
Ercan Çeşmeli: Leyla’nın dediği gibi eğitim alanındaki anketi Gent dışına da taşıyacağız. Ama şöyle bir durum da var: Burdaki durumu her yere kopyalamak da zor biraz. Biraz özel bir durum oluştu Gent’te. İnsanlarin tanıdığı, güvendiği iki doktor bir proje başlattı. Her şehirde aynı koşulları sağlamayabiliriz de. Bu anlamda biraz gerçekçi olmak da lazım.
Son olarak Burgerplicht adına, Belçika’da yaşayan Türk Toplumuna bir mesajınız var mı?
Ercan Çeşmeli: Çocuklarını okutsunlar, okuturken sıkıntı yaşarlarsa, yardımcı olmak için pek çok kurum var. Onlara başvursunlar. Hemen pes etmesinler. En önemli zenginliğimiz bizim çocuklarımız. Bu konuda çok çaba sarfetmeleri lazım. Bunun dışında da Belçika toplumunda kendilerine bir yer edinmeleri lazım. Yani partilere girsinler, üye olsunlar, derneklere girsinler, aktif olsunlar, mahallerinde bir şeyler yapmaya çalışsınlar, komşularıyla iyi iletişim kursunlar.
Leyla Yüksel: Bir de korkmasınlar.
Ercan Çeşmeli: Kültürümüzü, dilimizi, dinimizi saklamayalım, rahat yaşayalım, özgüven lazım. Bir sıkıntı varsa açık açık konuşalım. Biz diyalogtan yanayız, iletişim çok önemli, konuşmak lazım, anlatmak lazım. Toplumuzun dışa açılması gerekiyor artık, bizim istediğimiz bu. Dil öğrenelim, bu çok önemli, buranın dilini ögrenelim, başka dilleri öğrenelim. Sivil Toplum Örgütlerimizi (STK) güçlendirelim. STK’lar, yani dernekler güçlenirse Gent olarak, hepimiz güçleniriz. Biz buna çok inanıyoruz. Bunun için cami derneklerimizi, gençlik derneklerimizi, farklı alanlarda çalışan derneklerimizi güçlendirmek istiyoruz. Bunun için bir ağ kurduk. Her dernek farklı alanlarda çalışıyor. Hepsi de hür bir şekilde çalışmalarını yapıyor. Biz bunları hem yönlendirmeye çalışıyoruz, hem farklı alanlarda işbirliği yapıyor ve yapmalarını sağlıyoruz. Biz biraz da tutkal görevi yapıyoruz. Bu dernekleri birbiri ile ilişkiye geçirip, birbirlerine bağlıyor, yapıştırıyoruz deyim yerindeyse. Daha çok koordinasyon yapıyoruz, birleştiriyoruz, bazı işler hızlansın diye. Belediyeye yönelik iş yapılacağı zaman grup halinde sözcülük de yapıyoruz. Mesela şeker bayramında 13 dernekle birlikte bir program yapmak istiyoruz. Korona’dan dolayı izin alabilirsek tabi.
0 Yorum