DAĞDA ÜŞÜMÜŞ BULUT
Foto: Pixabay
Kimdi bu deli, çılgın kız? Uzun yıllar Hollanda’da yaşamış, konservatuvar mezunu olduğunu öğrendim. Böyle bir sesin, bir yeteneğin burada ne işi vardı? Ekmek parası işte… Daha sonraları tanış olduk. Ona;-sen Brüksel’in nilüfer çiçeğisin demiştim, gülüşüyle karşılık vermişti.
Yıllar önce, bir akşam eşimle birlikte Brüksel’de bir restorana yemeğe gitmiştik. Sakin bir yerdi, kalabalık yoktu.Yemeklerimizi söyledik, birkaç meze ve bir kadeh rakı eşliğinde söyleşinin labirentlerinde gezinmeğe başladık. İkinci kadehte, etrafımıza baktığımda masaların dolduğunu farkettim.
İlk kez gördüğüm sevimli, sevecen,kara saçlı bir bayan piyanonun başına oturdu, önce hafif; Türkçe, İngilizce, Fransızca, Arapça şarkılar söylemeğe başladı. Piyanoya her dokunuşunda, piyano dile geliyor, nağmenin akışında onun sesi,yüreklerimize akıp gidiyordu. Sahne hakimiyeti mükemmel, dinleyicilerle iletişimi çok iyiydi.
Kimdi bu deli, çılgın kız? Uzun yıllar Hollanda’da yaşamış, konservatuvar mezunu olduğunu öğrendim. Böyle bir sesin, bir yeteneğin burada ne işi vardı? Ekmek parası işte… Daha sonraları tanış olduk. Ona ;-sen Brüksel’in nilüfer çiçeğisin demiştim, gülüşüyle karşılık vermişti. Bir şiir etkinliğinde, piyanoyla bana eşlik etmişti, provasız. Eksiksiz, olağanüstü, büyüleyiciydi doğrusu.
Aradan uzun yıllar geçti, görünmez oldu. Annesini özlemiş, Türkiye’ye gitmiş meğer. Bir gün cep telefonum çaldı. Adını söyledi ve beni bir söyleşi için , proğram yaptığı radyoya davet ediyordu. Ertesi gün, konuştuğumuz saatte radyoda buluştuk. Söyleşiyi müzikle; caz, klasik, Türk Sanat müziği ve şiirle devam ettik. Coşkulu, çılgın, muzip, güleç ve şiir konusunda da donanımlıydı. İşte, bizim nilüfer çiçeği, değerli arkadaşımla daha önce başladığım, ona yazdığım şiirim, olgunlaşıp proğram sonrasında dökülüvermişti kağıda… Sevincim boyutlanmıştı. Şiirimi ona ulaştırdığımda; -Aldığım en büyük ve en güzel armağan bu şiirindir demişti. Bu şiirimin arka planı böyle, yaşamın içinden sağılmış, damıtılmış, dinlendirilmiş, gün yüzüne çıkıp ,kitabıma girmişti…
DAĞDA ÜŞÜMÜŞ BULUT
Pınar’a
Akşam güneşinde sıra duruşları
Dağ gibi
Bir güzel insan
Duruyor yanı başımda
Bir nilüfer çiçeği…
Sesinde büyük kentlerin
Kentlilerin hüznü
Paçalı değil,(ki onlar ; havada takla atanlardır)
Paçasız
Beyaz güvercin
Kadın ayağına yol olmuş köprüleri
Aştım
Akmak için yanı başında
Pürüzsüz sesinin…
Ben ki, sıraya dizmeyi bilirim
Gecikenleri…
Ben ki, sessizce alkış tutarım
Vakitsiz kadınlara
Salıver
Yüreğime bir tutam ıslak hüzün
Yaşayan her şey gibi izin kalsın
Bir tutam bakış
Bir çimdik dokunuş
Derin bir soluk alış
Yaşam içinde
Bir güzel acemilik dökülsün içimden
Zamanıdır
Şarkının ve şiirin
De ki, dağ başında üşümüş
Yağmur bulutu gibisin
De ki,
Senin çekim alanındayım
Tökezleme başladı
Sarhoşum şimdi…
Ey! kendi ateşiyle
Kendini kavuran esrik kız
Nerelerdesin ?
Gece çığlıklıyormuş
Bırak çığlıklasın
Nerede sesin
Dağ başında üşümüş
Yağmur bulutu
Yağ kendi içine doğru
Şairin ”Uçuruma Düşen Çığlık” şiir kitabından.
(Sone yayınevi)
0 Comments