YOĞUN BAKIMDAN ÇIKABİLEN ŞANSLI AZINLIKTAN BİRİYİM
Version française de cet article: JE SUIS L’UN DES RARES CHANCEUX A ETRE SORTI DES SOINS INTENSIFS
Brüksel'de yaşayan radyo programcısı Esen Kalın, 31 Ekim-20 Kasım arası korona nedeniyle Saint Luc Hastanesi'nde tedavi gördü. 8 Günü yoğun bakımda olmak üzere, toplam 21 gün korona tedavisi görüp, iyileşen Esen Kalın, yaşadıklarını Binfikir okuyucuları için kaleme aldı.
1 defalık hata yüzünden koronaya yakalandık
Bu hareketleri yaptığım andan hemen hemen 30-40 saniye sonra birden bire nefesim kesildi, vücudumu sanki bir ateş bastı, kalbim çok seri ve sesli şekilde atmaya başladı ve derken bayılmışım…Evet nefessizlikten bayılmışım… Kendime geldiğimde başımdaki bir hemşire yanında iki doktorla birlikte “mösyö başaracaksınız, hadi derin nefes alın” diyordu.
Çağımızın vebası olarak adlandırılan korona virüsünden korunmak için, 1. dalganın başladığı mart ayından beri gerekli tüm önlemlere uymuş bir aile olarak, Ekim ayı ortalarına kadar koronadan, korunmayı başardık. Yaklaşık 7 ay boyunca maske, el hijyeni, 1,5 metre mesafe ve kalabalık ortamlardan uzak durma gibi korona önlemlerine uyarak kendimizi bu virüsten koruyabilmiştik. Ancak bir defalık bir mecburiyet, bir defalık bir hatır kıramama nedeniyle 20 Ekim’de katılmak zorunda kaldığımız bir toplantı, bizi ailecek korona ile tanıştırdı. Her ne kadar korona önlemlerine uyulmuş bir toplantı olsa da, tam da ikinci dalganın başladığı dönemlere denk gelen bu toplantıdan 1 hafta kadar sonra ben ve 22 ile 24 yaşlarındaki iki kızımda, korona semptomları baş gösterdi. Yaptırdığımız test sonucunda, maalesef hepimiz pozitif çıktık. Kızlarımda çok ciddi sorunlar olmadı ama bende aşırı baş ağrısı, mide bulantısı, kusma gibi ağır semptomlar oldu. Aşırı halsizlik de vardı. Aile doktorumuzun da tavsiyesi ile evde atlatırız diye düşünmüştük. Ancak 31 Ekim günü artık bu işin çok ciddiye döndüğünü gösteren belirtiler oldu. 31 Ekim’i 1 Kasım’a bağlayan gece şiddetli bir öksürük, neredeyse bayıltacak kadar nefes darlığı, durmak bilmeyen bir kusma ve 39,5 dereceye kadar çıkmış bir ateş. Bu halde acilen hastaneye kaldırıldım.
Brüksel’de Saint Luc Hastanesi Acil servisinde yapılan tahlillerden sonra beni bir odaya aldılar. Burada, gözlük adı verdikleri bir oksijen aleti burnuma takıldı. Sol omzuma ve sağ koluma da 5-6 cm uzunluğundaki iğneler takıldı. İlk günüm bu şekilde geçti. İkinci ve 3. gün durumumda pek bir değişiklik olmadı. Ama 4. gün ateşim birden yükseldi, sürekli bir öksürük, nefesimin kesilmesiyle apar topar yoğun bakım ünitesine alındım. Tabii tüm bunları yaşarken, psikolojik olarak da çöküyorsunuz. Resmen canınızla cebelleşiyorsunuz. Getirilip, götürülmeler, tahliller, hayal meyal hatırlıyorsunuz ama ama canınızla cebelleştiğiniz o ruhsal halinizi unutmak pek de kolay değil.
Değişik tedavi yöntemleri deniyorlar
Bu arada uygulanan tedavi hakkında da biraz bilgi vermek istiyorum. Bu virüs ve yarattığı hastalık her yönüyle bilinmediği ve virüsün de değişime uğraması nedeniyle, tedavi de deneme yanılma şeklinde gerçekleşiyor. Yoğun bakıma alındığımda iki değişik oksijen verildi. Biri sıvı oksijen, diğeri gaz oksijen. Bir de maskeler de tek yönlü değil, değişik maskeler kullanılıyor. Sıvı oksijeni burundan veriyorlar ve son derece soğuk bir sıvı. Burnunuza gelince gazlaşıyor ve resmen beyninize vuran bir etkisi var. Korkunç bir sancı tabii. Diğeri de gözlük dedikleri maske ile gaz olarak verilen oksijen. Yoğun bakımda ilk günüm bu şekilde geçti. İkinci gün yine aynı. Her gün 3 öğün yemek vermelerine rağmen yiyemiyorsunuz. Sürekli kilo kaybediyorsunuz. Ben toplam 8 gün yoğun bakımda kaldım ve yattığım yerden toplam 5,5 kilo vermişim.
Yoğun bakımda 3. Gün olan oldu
Yoğun bakımdaki 3. günümde, yatağımın çarşafları değiştirilirken beni de koltuğa oturttular. Fizik tedavi personeli yoğun bakımdaki hastalara düzenli olarak fizik tedavi yaptırıyor. Bana da fizik tedavi görevlisi, çok çok basit hareketler yaptırmaya başladı. Ayaklarımı oturduğum yerden yavaşça ve sırayla karnıma çekip indirmek. Bu hareketleri yaptığım andan hemen hemen 30-40 saniye sonra birden bire nefesim kesildi, vücudumu sanki bir ateş bastı, kalbim çok seri ve sesli şekilde atmaya başladı ve derken bayılmışım…Evet nefessizlikten bayılmışım… Kendime geldiğimde başımdaki bir hemşire yanında iki doktorla birlikte “ mösyö başaracaksınız, hadi derin nefes alın” diyordu. Vücudumun her tarafında çeşitli aparatlar, kablolar… Sanırım kalp ritmini ölçmeye yarayan aletler vs.. Tüm bunlarla biraz daha nefes alabiliyorsunuz ama bu şekilde yatağa yatırılmış bir haldeyken, nasıl bir psikoloji içinde olabileceğimi tahmin edersiniz. SIFIR…
SMS ile tüm sevdiklerime veda mesajı yazmak istedim
4.Gün telefonumu yanıma almama müsaade ettiler. Düşündüğüm tek şey vardı: Tüm sevdiklerime bir mesaj yazıp veda etmek! Çünkü 8 gündür hastanedeyim, 4 gün normal oda ve 4 gündür de yoğun bakım odası. Artık buradan çıkamayacağım diye düşünmeye başlıyorsunuz. Bu ruh haliyle 5. güne girdim. 5. Gün durumumda hafif bir düzelme oldu ve bu arada karşımda duran monitörde durumunuzu gösteren kırmızı -yeşil çizgiler var. Bu çizgilerin bazılarının yeşile gittiğini gördüm ve bu yeşil çizgiler moralimi düzeltti. Bana umut verdi. 6. Gün durumum biraz daha iyiye gitti. 7. Gün yeniden testler yapılmaya başladı. Bu arada ise fizik tedavi görevlileri sizi hiç yalnız bırakmıyorlar. 8. Gün ise servis doktoru bana bir test daha yapılacağını ve durumumun iyiye gittiğini söylerken gözlerim monitördeki yeşil çizgilere gitti tekrar. Yeşil çizgilerin artması ve doktorun bu sözleri moral verdi yine bana. 9. Günü sabahı yoğun bakımdan çıkarılıp, normal odaya alındım. Bu arada doktorlar izin verirse haftada bir gün ailenizden biri sizi ziyaret edebiliyor. Eşim, ben yoğun bakımdayken de geldi sağ olsun. Ama o haldeyken kimsenin sizi görmesini istemiyorsunuz inanın.
Beni normal odaya aldıklarının ikinci günü, sağ kolumda oksijen, sol kolumda serum iğneleri ile birlikte yataktan kalkar kalmaz, yere pat diye düştüm. Ama bunun uzun süre yatmaktan kaynaklandığını söylediler. Atlattık bunu da çok şükür. Normal odaya alınışımın 3. günü sol omzumda ve sağ bileğimdeki 5-6 cm’lik iğneleri çıkarttılar ve 4. gün bir test daha yapıp, olumlu olursa, beni taburcu edebileceklerini söylediler. Satürasyon dedikleri kandaki oksijen oranını ölçen bir test bu. Normalde 96 olması gerekiyor ben de 4. gün 93 -96 arasında gidi. 5. Gün 96 ile bu testten de başarılı çıkınca beni taburcu ettiler.
Yoğun bakımdan çıkabilen şanslı azınlıktan biriyim
Taburcu olduktan sonra da tedavi devam ediyor. Koronanın hiçbir ilacı yok. Yapmanız gereken nefesinizi kontrol altında tutacağınız egzersizler yapmanız ve verilen tavsiyelere uymanız. Bu kadar ağır bir hastalık ve yoğun bakıma kadar tedavi sürecinden sonra pek çok şeyi yeniden öğrenmeniz gerekiyor resmen. Tekrar yürümek, oturmak, kalkmak, konuşmak, nefes almak,…Şu anda 200-300 metreden fazla yürüyemiyorum henüz. Yürüdüğümde de yıkılacakmışım gibi yorgunluk hissediyorum.
Bu virüsü hafife almayın!
Korona önlemlerine son derece dikkatli uyup sadece bir kez, kalabalık bir ortamda bulunmam sebebiyle, neredeyse sevdiklerimi bir daha göremeyeceğime inandığım bir hastalık yaşadım. Korona çok ciddiye alınması gereken bir hastalık. Ciddiye almayanların hastanelerin yoğun bakım servislerini görmelerini tavsiye ederim. O yoğun bakımdan çıkabilen şanslı kişilerden biri olarak, bu yazımı okuyan herkese tavsiyem; “Lütfen önlemlere uyun, en önemlisi de sebebi ne olursa olsun, ne kadar önemli olursa olsun, kesinlikle kalabalık ortamlar, toplantılardan uzak durun!” Küçücük bir virüs, sizi ölüme kadar götürebiliyor. Dramatize etmek istemiyorum ama çok çok ciddiye alınması gerektiğini belirmek istiyorum sadece.
Son olarak, “bu zorlu dönemde gönderdikleri mesajlarla bana güç veren herkese, ayrıca tedavi gördüğüm servislerdeki tüm sağlık elemanlarına sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Hepinize sağlıklı, mutlu, tehlikeden uzak yaşamlar diliyorum.”
05/01/2021, Esen Kalın
0 Comments