“ŞOKLA KURBAN KESİMİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNE ENGEL DEĞİL”
Version française de cet article: L’ABATTAGE AVEC ÉTOURDISSEMENT PRÉALABLE NE S’OPPOSE PAS À LA LIBERTÉ RELIGIEUSE
Nederlandse versie van dit artikel: SLACHTEN MET VOORAFGAANDE VERDOVING IS NIET IN STRIJD MET DE GODSDIENSTVRIJHEID
- BİTMEYEN TARTIŞMA: ŞOKLA YA DA ŞOKSUZ HAYVAN KESİMİ!
- İSLAMİ YÖNTEMLERE GÖRE HELAL KESİM NEDİR?
- İSLAM’A GÖRE UYUŞTURMA NASIL OLMALI?
- GAİA MÜSLÜMAN TOPLUMUNU MU HEDEF ALIYOR?
- ELEKTRO-NARKOZ YÖNTEMİ DÜZELTİLİRSE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
- GAİA FOİE-GRA YA DA BOĞA GÜREŞLERİNE KARŞI DA MÜCADELE EDİYOR MU?
- T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NIN ŞOKLA KESİM FETVASI NEYİ İÇERİYOR?
Avrupa Adalet Divanı (AAD) aralık ayında verdiği tavsiye kararında “hayvanların refahı çerçevesinde, dini gerekçelerle de olsa uyuşturmadan kesimin yasaklanabileceğini” kaydetti. Avrupa Adalet Divanı, almış olduğu bu tavsiye kararı ile AB üyesi ülkelerde; hayvanların iyiliği, refahı için dini kesimlerde dahi uyuşturmadan kesimin yasaklanmasının önünü açmış oldu. Bu kararla birlikte Belçika’da uyuşturma ile kurban kesimi tartışması tekrar canlandı. Binfikir Gazetesi olarak 2018 yılında, Belçika Müslüman Temsil Kurumu Teologlar Kurulu Başkan Yardımcısı Şemsettin Uğurlu ve Belçika Hayvan Hakları Derneği-Gaia Başkanı Michel Vandenbossche ile konuyu derinlemesine ele almıştık. Avrupa Adalet Divanı’nın son kararı ile tekrar gündeme oturan şokla kesim hakkındaki röportajımızı, Türkçe yanında Flamanca ve Fransızca olarak da sunuyoruz. İslam dinine göre şokla kesim neyi ifade ediyor, şoksuz kesimi yasaklayan hükümetlerin şu anda sunduğu narkoz, eloktro-narkoz ile şoklama ne anlama geliyor, İslam neden şokla kesime karşı, Gaia’nın amacı Müslüman Toplumu’nun dinini inancını özgürce yaşamasına engel olmak mı, Müslüman toplumu temsilcileri ile hayvan hakları savunucuları neden bir araya gelemiyor?…Tüm soruların cevabını röportajımızda bulabilirsiniz.
Şokla kesim hakkında Belçika’daki son durum
Belçika’da yıllardır tartışılan şokla-uyuşturma ile kesimin yasaklaması hakkında ilk kararı Valon Bölgesi aldı. Ancak yasağın uygulanmasını Flaman Bölgesi’nin de aynı kararı 2019 yılı ocak ayında uygulamaya koymasının ardından, 1 Eylül 2019 itibariyle fiilen uygulamaya soktu. Brüksel Bölgesi ise henüz bir karar almadı. Bu nedenle gözler şu anda Brüksel Bölgesi Hayvan Haklarından sorumlu Bakan Bernard Clerfayt’iye çevrilmiş durumda.
2017 Yılında Müslüman ve Yahudi toplumundan 55 dini kurum, “inanç özgürlüğünü ihlal ettiği” gerekçesiyle Anayasa mahkemesine başvurarak, şoksuz kesim yasağına karşı dava açtılar. Belçika Anayasa Mahkemesi kararını vermeden önce Avrupa Adalet Divanı’nından tavsiye kararı istedi. 2020 Yılı Aralık ayı sonunda açıklanan Avrupa Adalet Divanı kararında “hayvanların refahı gerekçesiyle şoklamadan kesimin yasaklanabileceğini” bildirdi. Avrupa Adalet Divanı ayrıca “ dini kesimlerde hayvan refahının sağlanması için de ülkelerin; narkoz sonrası kesilmediğinde hayvanın ölmemesini sağlayan narkoz yöntemlerinin bu dini gruplara sunulmasını önerdi.
BİTMEYEN TARTIŞMA: ŞOKLA YA DA ŞOKSUZ HAYVAN KESİMİ!
Şoklayarak kurban kesimi Belçika’da yaklaşık 10 yıldır tartışılıyor. Müslüman Toplumu’nu Belçika’da temsil eden İslam Temsil Kurumu (EMB) şoklayarak kesime, İslami ritüellere uygun olmadığı gerekçesiyle karşı çıkıyor. Belçika Hayvan Hakları Derneği-Gaia ise hayvanların acı çekmeden kesilmesi için kampanyalar yapıyor, politik dünyayı şoklamadan kesimi yasaklamak için baskı altına alıyor. Müslüman Toplumu özellikle kurban bayramı öncesi Gaia’nın yaptığı sert kampanyalarla dini inanç ve ibadetlerinin hedef tahtasına konulduğunu hissediyor. Müslüman Temsil Kurumu da Gaia’nın asıl amacının hayvan haklarını korumak değil, İslam’ı hayvan haklarını önemsemeyen, onlara işkence eden bir dinmiş gibi gösterme çabası olduğuna inanıyor ve Gaia ile iletişimde bir fayda görmüyor. Gaia ise Müslüman toplumu liderlerinin sorunu çözümü için yeterince adım atmadığını, sonuç olarak yine Müslüman Toplumun ‘hayvan haklarına önem vermeyen bir toplummuş gibi’ algılanmalarına katkıda bulunduklarını düşünüyor.
Binfikir olarak, her kurban bayramı öncesi Belçika’da yaşanan bu gergin ortamla ilgili yaptığımız sohbetlerde ,’ sorunun teolojik bir sorun olduğu ve buna ancak teologların karar vermesi gerektiği’ gibi ortak bir cevap aldık. İşte bu nedenle konuyu İslam Teologlar/Alimler Kurulu Başkan Yardımcısı Şemsettin Uğurlu ve Gaia Başkanı Michel Vandenbossche ile detaylı bir şekilde görüştük.
İSLAMİ YÖNTEMLERE GÖRE HELAL KESİM NEDİR?
Müslümanlar Temsil Kurumu Alimler Konseyi Başkan Yardımcısı olarak neden İslam dini uyuşturularak kesime karşı?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Kurban 4000 yıllık geçmişi olan bir ibadet. Hz. İbrahim’le kurumsal hale gelmiş ama Hz. Adem’e kadar gider. Her dinde kurban fikri mevcuttur. Amacı da özellikle fakir fukaraya dağıtmak suretiyle kurban bayramını şenlik içinde kutlamaktır. Kurban kelimesi Arapça’da yakınlık, yakınlaşma manasına gelir ve kısaca insanı Allah’a yakınlaştırma anlamındadır. Müslümanlar dini ibadet gereği kurbanlarını kesmekle mükelleftirler. Devletlerin üzerine düşen görev de Müslümanların bu ibadetlerini rahat ve doğru ortamlarda yerine getirmelerini sağlayan şartları yerine getirmektir. Bazı Müslüman ülkelerde hijyenle ilgili sıkıntılar olsa da genel olarak Müslüman ülkelerde kurbanın İslami usullere göre kesilmesinde sıkıntı yoktur.
Nedir bu İslami usuller?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Yenilmesi helal olan hayvanlar olsun, kurban olsun hepsinin kesim kuralları vardır. Av hayvanlarının ayrı bir yöntemi vardır; avlanmak suretiyle kesimdir bu. Kurban’ın da bir yöntemi vardır. Hangisi olursa olsun öncelikle Allah adına kesilmesi lazım. Bunun formülü de ‘Allah’ın adıyla’ denmesi şeklinde olur. Burada önemli olan niyetin Allah adına olmasıdır. Geçmişte putlar adına kesim olduğu için Allah adına kesilmesi bu yüzden esastır. İkinci esas da 4 unsurun öncelikli kesilmesidir. İki atar damar ile nefes borusu ve yemek borusunun ehil insanlar tarafından kesilmesi şarttır. İslam dünyasında bazen ehil olmayan insanlar tarafından kesim olmuştur bu da sorun yaratan konudur. Son yıllarda islamofobinin ve aşırı sağcıların artması, Müslümanların dinlerini yaşama koşullarını sıkıntıya sokmuştur. Uyuşturarak kesime gelmeden önce bunun yasal çerçevesini de çizmek lazım. Avrupa Konseyi’nin hayvan kesimi hakkında, kesimhanelerde uyuşturularak kesilmesi kararı var. Bu kararın alt maddelerinde de ‘hayvana dini gerekçelerle özel bir kesim yapılacaksa da buna inanç özgürlüğü çerçevesinde müsaade eden’ maddeleri var. Bu tabi Avrupa Konseyi kararı olduğu için devletleri direkt bağlamıyor. Ama AB’nin amacı bu kararlara ortak bir şekilde uymaktır. Ama maalesef bazı Avrupa ülkeleri bu kararı görmezden gelerek, özellikle kurbanın İslami usullerle kesilmesi noktasında, başka kararlar alıyor. Belçika’da bu anlamda 2019’dan itibaren, önce Valon Bölgesi, ardından Flaman Bölgesi kurbanın uyuşturularak kesilmesi kararını aldı. Brüksel henüz karar vermedi ama bunu takip edecek gibi gözüküyor. Bu karar az önce söylediğimiz AB Konsey kararının alt maddelerinde dini özgürlükler çerçevesinde verilen ayrıcalığa uymuyor. ‘Özgür bir ülke olarak bu kararı alırız’ diye düşünüyorlar. Bu karar insan hakları, hukuk devleti, demokrasi ve birlikte yaşama anlayışına ters düşüyor. Müslümanlar yaklaşık 50 yıldan beri Avrupa ülkelerinde yaşıyor. Bu bir realite. Bırakın Müslümanları Avrupalı olup da Müslümanlığı tercih eden binlerce insan var ve bu karar bunları da sıkıntıya sokuyor. Bununla ilgili hukuki mücadele de yapılıyor. Biliyorsunuz sivil toplum kuruluşları bu kararlara karşı davalar açtılar. Tabii ki bundan başka da hukuki bir yolumuz yok. Hukuk devletinde bir karar alındığında bunu değiştirmek için atılacak adım da yine hukuki olmak zorunda. Geçmişte Belçika’da geçici kesimhanelerde uyuşturulmadan kesim yapılıyordu ama bu kararlardan sonra artık bu da mümkün değil.
İSLAM’A GÖRE UYUŞTURMA NASIL OLMALI?
Uyuşturma ile kesim konusuna gelince öncelikle uyuşturma diye bahsedilen şey aslında uyuşturma değil. Burada bahsedilen uyuşturma hayvanın ölüm prosedürünü başlatan bir uygulama. Uyuşturma denilen uygulamada; uzun demir bir çubuk, tabanca ya da benzer bir alet ile hayvanın beynine giriliyor. Bu hayvanı 2-3 saniye içinde kesmezseniz, ölüyor. Bu İslam’ı usullere göre uyuşturma değil. Halbuki İslami usullere göre kesimde, hayvanın şah damarının bir anda kesilmesi ile hayvan aslında bir şekilde uyuşuyor ve hemen kesilmesi ile minimum acıyı hissediyor. Tabii bu işinin ehli olan kişi tarafından yapılırsa İslam’ı usulle kesim en az acı veren yöntemdir. Bunu onlar belki kabul etmiyor. Bizim uyuşturmadan anladığımız şey, onların söylediği mana da hayvanın çektiği acıyı en aza indirecek şekilde bir uyuşturma şekli. Şu anda bahsedilen uyuşturma yönteminde, hayvanı bir kaç saniye içinde kesmezseniz hayvan ölmüş oluyor. Bu şekilde kesilen bir hayvanın eti de İslam’a göre yenmez. Hayvanın eti murdar olmuştur çünkü. Bu şuna benziyor: eskiden dağdan düşen ve ayağı kırılmış bir hayvan, eti murdar olmasın diye kesilirdi. Yani ölecek olan bu hayvan bari ölmeden eti murdar olmasın diye kesilirdi. Bunların bahsettiği uyuşturma da ölüm sürecini başlattığı için bu örneğe çok benziyor. Zaten bu şekilde bir hayvan da kurban edilmez. Bu sadece eti yenmek üzere kesilen hayvanlar için uygulanır. Kurban edilecek hayvan, hayvanların içinden en güçlüsü, en sağlıklısı özel olarak kurban etmek üzere seçilir ve kesilir. Çünkü burada işin içine ibadet giriyor. Böyle bir ayrımı da var bu işin.
GAİA MÜSLÜMAN TOPLUMUNU MU HEDEF ALIYOR?
Uyuşturularak hayvan kesimi konusundaki mücadeleniz, özellikle dini olarak kesilen kurbanlar için Müslüman toplumunda sorun yaratıyor. Müslüman toplumu dini bir vecibelerinin yerine getirilmesinin engellendiğini ve sizin verdiğiniz mücadelenin sadece Müslüman toplumun dini bir inancını hedeflediğini düşünüyor. Bu nedenle Gaia olarak uyuşturularak kesim için bu kadar mücadele etmenizin gerekçesini size sormak istedik.
GAİA-Michel Vandenbosch: Bizim birinci prensimiz, eğer bir hayvanın acısını yok edebilecek bir teknik varsa bu tekniğin kullanılmasını sağlamak. Uyuşturmadan koyun, sığır, inek vs. hayvanları kestiğinizde bu hayvanların çok acı çektiğine dair bilimsel bir uzlaşma var. Avrupa Veterinerler Birliği, Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı, Belçika Flaman ve Frankofon Veterinerler Birliği gibi pek çok uzman kuruluş bu konuda hemfikir. Tüm bunları bildiğinizde uyuşturmadan kesimin hayvana acı verdiğini daha fazla inkar edemezsiniz ve kabul etmek zorundasınız.
Tüm gelenekler de olduğu gibi, bir toplumda uzun süredir var olan bir geleneği, bir yöntemi değiştirmek kolay olmuyor. İslam’da hayvanlara karşı iyi davranmak konusunda etik bir tutumun olduğunu, hayvanlara kötü davranmanın yasaklandığını bildiğimiz için İslam toplumunun bu konudaki bilimsel araştırmaların gösterdiği bu uyuşturmadan kesimin hayvanlara acı verdiğini kabul etmelerini bekliyoruz.
Hatta İslam’da anlatılan bir hikaye hep aklımda kalmıştır: ”Hz. Muhammed bir gün develerin satıldığı bir pazara gidiyor ve orada üzerine çok yük yüklenmiş bir devenin O’nun kulağına eğildiği, ‘ kendisine çok kötü davranıldığını anlattığı ve yardım istediği’ bunun üzerine Muhammed’in o deveyi hemen satın alarak özgür bıraktığı” anlatılır. Son derece güzel bir hikaye. Bu hikaye dünyaca ünlü sanatçı Leonard de Vinci’nin biyografisinde anlatılan bazı yaşanmış olaylarla çok uyuşan bir hikaye: ”Leonard, bir gün pazara gidiyor ve orada kuşların kafese konulduğunu görüyor. Kuşların uçmak için yaratıldığını söyleyen Leonard, pazardaki tüm kuşları satın alıyor ve onları gökyüzünde serbest bırakıyor.” Bu iki hikayeyi önemli buluyorum çünkü Batı toplumunun kurucu figürlerinden biri olan Leonard de Vinci ile İslam’ın kurucu figürü Muhammed’in bu ortak davranışı, Batılı- Doğulu, Müslüman-Katolik, bizlerin benzerliklerini ortaya koyan hikayeler. Buna rağmen uyuşturma ile hayvan kesiminde sorun nerede? İslam Temsil Kurumu’ndan benim görüştüğüm kişiler, bilimsel olarak ifade edilen bu uyuşturmadan kesimin hayvana acı çektirdiği gerçeğini kabul etmek istemiyorlar. Burada mutlaka belirtmeliyim, İslam inancına sahip bireylerden bahsetmiyorum. Sorun İslam’ı Belçika’da temsil eden kurumlarda! Benim iletişim kurduğum kişiler (Türk, Kuzey Afrikalı ya da Fas kökenli fark etmiyor), bilimsel olarak uzlaşılan bir konuyu “uyuşturarak kesimin en acısız yöntem olduğunu” kabul etmiyorlar. Bir ya da iki Türk veya Arap kökenli veterinerin, hayvanın uyuşturulmadan boğazının kesilmesinin, hayvana en az acı veren yöntem olduğunu söylemesi, bunun doğru olduğunu göstermiyor. Dünyadaki veterinerlerin büyük bir çoğunluğu, hayvan acı çekiyor diyorsa, sadece bir iki veteriner karşıt görüş bildiriyor diye bunu kabul etmemeyi gerektirmiyor.
İkinci olarak da AB yasalarına göre hayvan kesiminde uyuşturma zaten mecburi. AB sadece dini amaçlarla kesilen hayvanlar için yasada bir ayrıcalık tanıyor. Burada da yasayı hangi sertlikte uygulayacağı, üye devletlere bırakılmış durumda. Şu anda dini gerekçelerle dahi olsa uyuşturmadan kesimi yasaklamış Danimarka, İsviçre, Norveç gibi ülkeler var. Gaia olarak burada bizim derdimiz, ‘hiçbir zaman dini ibadetin yasaklanması’ olmadı ve değil. Bizim derdimiz, ‘eğer hayvanın acı çekmesini en aza indirecek bir yöntem varsa, bu yöntemin uygulanmasını istemek’ en azından etik sorumluluğumuzdur. Ayrıca burada belirtmeliyim ki, geleneksel yöntemle boğazı kesilen hayvan, kesen kişi ne kadar ehil olursa olsun, bıçak ne kadar keskin olursa olsun, yapılan araştırmalar yine de hayvanın çok ciddi bir acı çektiğini gösteriyor.
Belçika’da uygulanan uyuşturma yöntemleri neler?
Benim görüştüğüm Alimler konseyi yetkilileri, uyuşturma yöntemi olarak iki yöntemin uygulandığını ve bunların aslında uyuşturma olmadığını anlattılar. Biri hayvanın beynine demir bir çubukla girilerek, diğeri de hayvanın başına sert bir cisimle vurularak yapılan uyuşturma yöntemi.
GAİA-Michel Vandenbosch: Demir bir iğne ile girilen yöntem mevcut. Başına cisimle vurulma yöntemi ise tamamen yasaklandı. Dini gerekçelerle dahi olsa yasaklandı. Hiçbir şekilde uygulanmıyor. Demir bir çubukla (kalın bir iğne) hayvanın beynine girilmesi ile yapılan uyuşturma yönteminde ise hayvanın sinir sistemine girilerek hayvan komaya sokuluyor. Hayvanın kalbi çalışıyor ama beyni ve sinir sistemi uyuşturularak komaya sokulmuş oluyor.
Bu yöntemin de uyuşturma olmadığı söyleniyor. Çünkü bu şekilde uyuşturulan hayvan, kesilmese de ölüyor deniliyor. Yani hayvan uyuşturulmuyor, ölüm süreci başlatılıyor. Bu nedenle de İslami olarak kesime uygun olmadığı söyleniyor.
GAİA-Michel Vandenbosch:Bu yöntemle hayvanın bilinci kayboluyor. Kalbi hala çalışıyor. Aynen bir insanın bitkisel hayatta olması gibi bir durum bu. Hayvan bitkisel hayattan kurtarılabilirse yaşayabilir ama eğer bu konuda İslam Teologlarının (Alimlerin) bir sorunu varsa bunu anlayabilirim. Bu durumda pek çok İslam ülkesinde fetva verilerek onaylanan elektro-narkoz ile uyuşturmaya olumlu bakmaları gerekiyor. Çünkü bu yöntemle hem hayvan acı çekmiyor, hem de zaten İslam ülkelerinde bu yöntemle uyuşturulan etler helal olarak tüketiliyor. Bugün Yeni Zelanda bütün dünyaya helal koyun eti satan en büyük ihracat ülkesi. Belçika’ya da helal koyun eti Yeni Zelanda’dan geliyor. Bu etler Mali, Endonezya, Malezya, Mısır vb. İslam ülkelerine helal sertifikası ile satılıyor ve Müslümanlar bu etleri tüketiyor. Yeni Zelanda’da helal sertifikalı etler, elektro-narkoz yöntemi ile uyuşturularak kesilen koyunlardan elde ediliyor. Yani ortada uzlaşılacak bir yöntem varken, Müslüman liderler; bu yöntem üzerinde görüşmeleri sürdürmek değil, tamamen bloke ederek ‘biz uyuşturmaya’ karşıyız tavrı sergiliyor. Zaten Belçika’da da 2019 yılında zorunlu hale getirilen uyuşturma yöntemi, elektro-narkoz şeklinde olacak. Bu konuda Hükümet, henüz elektro-narkozla uyuşturma için altyapı olanakları olmamasına rağmen, bir adım attı ve 2019’dan itibaren bu altyapı çalışmalarını da tamamlamak zorunda. Yani bu konuda uyuşturularak kesimi isteyen biz Gaia ve Belçika Valon ve Flaman hükümetleri Müslüman Toplumu için bir adım attık. Biz Gaia olarak diyalogtan yanayız. Ancak siz elektro-narkozla uyuşturma gibi uzlaşılabilecek bir yöntem varken, hala uyuşturularak kesime karşıyız diye diretirseniz, diyalog kurulamaz.
TARAFLAR ARASINDA DİYALOG KURULAMIYOR
Yaklaşık 10 yıldır süren bu tartışmada bir tarafta hayvan haklarını savunan Gaia var, bir tarafta da Müslüman toplumu var. Müslüman Toplumunu Belçika’da temsil eden sizin de şu anda Alimler Konseyi Başkan Yardımcısı olduğunuz Müslümanlar Temsil Kurumu var. Bu konuda ne istediğinizi, neden uyuşturma ile kesime karşı olduğunuzu anlamak ve çözüm üretmek için Gaia sizinle hiç iletişim kurdu mu?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Çok haklısınız bu zaten Gaia’nın kendi temel politikalarından birisi herhalde. Bu işin uzmanı olan kurumlarla bu konuyu konuşsa, görüşse; onlar da anlayacak ki, İslam aslında daha onlar ortada yokken, 1400 yıldır hayvan haklarını en güzel şekilde savunan, hayvanları çok yüklemeden tutun da iyi muameleye kadar pek çok şeyi kanuna bile koyacak bir takım uygulamalar yapan bir dindir. Hayvan kesimi, kurban kesimi ile ilgi de dinimizin ortaya koyduğu kuralları görecekler. Büyük ihtimalle bunlardan bir şekilde haberleri olduğu için, Müslümanlarla konuşmak yerine, provokasyon yolunu tercih ederek, toplumda bir beyin yıkama, İslam’a karşı biraz da da kin ve nefret oluşturma amacına yönelik olarak faaliyetler yapıyorlar. Ben kağıt üzerinde hayvan haklarını korumak gibi görünen bu örgütün, aslında ne için çalıştığını çok merak ediyorum ve araştırılmasını arzu ediyorum. Ne için kurulmuş, kim için kurulmuş, kime karşı kurulmuş ve kim destekliyor?… Çünkü bunların yaptığı tek şey, Müslümanların ibadeti ile uğraşmak, toplum gözünde özellikle Avrupalıların gözünde Müslümanları hayvan katleden kişiler olarak göstermek. Amaçları hayvan haklarını savunmaksa, ortada bir problem varsa bu problemi taraflarla oturup konuşması, onların nasıl yaptığını, hangi sebeplerden dolayı yaptığını veya nasıl yapılması gerektiğini, nasıl iyileştirilmesi gerektiğini’ konuşması lazım.
Hiç mi bir iletişim kurulmadı Müslüman Toplumuyla? Müslüman Temsil Kurumu olarak olmasa da Diyanet ile veya başka bir kurum ile hiç mi diyalog kurmadılar?
MTK-Şemsettin Uğurlu: İletişim şöyle; karşınızdaki insanın niyeti sizinle bir problemi gerçekten çözmekse, çaba sarf eder. Onların gerçek manada savunduğu şey hayvan haklarını savunmaksa, bunu düzeltmek için her yolu deneyip diyalog kurumaları lazımdı. Halbuki binlerce hayvan kesiliyor Avrupa’da. Milyonlarca ton et ihraç ediliyor. Dolayısıyla bunların sadece yaptığı şey Müslümanların bir ibadetini toplum nezdinde kötü göstermek, küçük göstermek ve buna mani olmak, başka bir şey değil. Burada bir iyi niyet yok. Gerçekten iyi niyetli olsa oturur konuşuruz. Size anlattığımız gibi onlara da anlatırız: “Dinimiz hayvan haklarını savunan bir din, haklısınız aslında biz aynı amaca hizmet ediyoruz. Siz hayvan hakkını savunuyorsunuz, biz sizi bu noktada yüzde yüz savunuyoruz. Burada biz bir dini vecibeden bahsediyoruz. Bu dini vecibenin en iyi şekilde yaşanması için sizin tecrübenizden faydalanalım, bizim de eksiğimiz gediğimiz varsa düzeltelim” deriz. Yani niyet iyi olsa bu yapılır. Ama Gaia’nın son yıllarda özellikle yaptığı kampanyalar, provokasyon içerikli afişler asması gibi uygulamaları nedeniyle, benim bunların gerçek niyetinin hayvan hakkı olduğu konusunda ciddi şüphelerim var.
Peki onlar sizinle iletişim kurmadı ama siz Gaia ile hiç iletişim kurdunuz mu?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Maalesef ben Müslüman Temsil Kurumu Başkanıyken, başkan yardımcımız bir randevu vermiş bunlara.
Başkan yardımcınız mı randevu istemiş, Gaia mı ?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Güya onlardan gelmiş talep. Ben de ‘tamam, gelsinler konuşalım’ dedim. Ama daha görüşme olmadan önce Gaia bir basın duyurusu yapmış “ Gaia Müslüman Temsil Kurumu ile görüşüyor” diye. Ondan sonra iptal ettik görüşmeyi. İşin tamamen reklam kısmı ile ilgileniyorlar. Meselenin özü ile ilgilenmiyorlar. Sıkıntı bu. Buradaki bir bakanın , politikacının yaptığı gibi, seni yanına alıp, ‘bakın Müslüman Temsil Kurumu, Müslüman Alimler de onaylıyor bu uyuşturma işini’ gibi bir imaj vermeye çalışıyorlar. Biz buna kesinlikle pirim vermedik. Yasaklıyorsan yasakla ama bizim eğilmemizi isteme. Biz de kanuni yolara başvururuz. ‘Alimler konseyi bizim arkamızda, Temsil Kurumu bizim arkamızda’ gibi göstermeye çalışıyorlar. Biz bunu, konuyla ilgili Flaman Komisyon başkanı ile de yaşadık. Bizimle geldiler konuştular. Ama toplumda çatlak sesler bulmaya çalışıyorlar. Siz karşı çıkıyorsunuz, bir başkası uyuşturma olabilir diyor. O zaman tutup bu ‘olabilir diyen kişi’ ile iletişim kurup, onu kullanmaya çalışıyorlar. Ama burada bir kurum var ve bizim kurum olarak uyuşturma ile kesimin neden olmayacağına dair raporumuz var. Bunu dikkate almaları lazım.
GAİA’NIN ASIL AMACI NEDİR?
Müslüman toplumunda Gaia’nın asıl derdinin hayvan haklarını korumak değil, Müslümanlara karşı bir kuruluş olduğuna dair bir algı var. Elektro-narkoz yöntemiyle Yeni Zelenda’da kesilen etler helal sertifikalı olarak pek çok Müslüman ülkesinde tüketilirken, Belçika’da bu sorunun aşılamaması bu algıdan da kaynaklanıyor olabilir mi?
GAİA-Michel Vandenbosch: Öncelikle hem kurum olarak Gaia hem de benim kişisel olarak Müslüman Toplumu’nu ya da herhangi başka bir toplumu dışlama, onların inançlarını yaşamalarına engel olma gibi bir niyetimiz asla olmadı, olamaz da. Gaia’nın içinde Müslüman olan üyelerimiz de var. Yani Gaia’ya Müslümanlar dışında herkes üye olabilir diye absürt bir kuralımız yok! Yıllar önce 90’lı yıllarda hayvan hakları için düzenlediğimiz bir eylemde, ırkçılığa da karşı olduğumuzu bildirmiştik. “Irkçılığa karşıyız” ifadesi taşıdığımız pankartlar arasında vardı. Üzülerek ifade ediyorum; ‘kimse bunları görmedi, görmüyor!’ Müslümanlarla ilgili bir sorunumuz olmadığını bir kaç örnekle açıklamaya çalışacağım. Bundan bir kaç yıl önce kesimhanelerde uyuşturmadan kesim yapmak mümkündü. Ancak var olan kurallara dahi uymadan kesim yapılabiliyordu. Bu nedenle birkaç kez araya girmek zorunda kalmıştım. Böyle bir zamanda hayvanını kestirmek için gelen Müslümanlar, kesimhanede gördüğü yanlış uygulamalar için benden yardım istiyorlardı. Bunlardan biri beni diğerlerine göstererek, ‘O bir kahraman, O cennete gidecek, çünkü O hayvanların iyiliği için buraya geldi” diye gösteriyordu. Aynı anda da bir başka Müslüman “hayır O cehenneme gidecek, çünkü O bize karşı” diyordu. Birinin bana cennetlik, öbürünün cehennemlik dediği iki Müslüman’ın ortasında kalmıştım. Yine 2004 Yılı ortalarında Brüksel Camileri Birliği’nin İmamı ile tanışmıştım. Bu İmam Kuran-ı ezbere biliyordu ve uyuşturmaya karşı değildi. Bana Kuran’dan bir ayet okudu. Tamamını hatırlamıyorum ama şöyleydi “ göklerde uçan kuşlar ve yerdeki hayvanlar, aynen senin gibi, insanoğlu gibi. Aynıyız.” Çok güzel bir ifade bu. Kuran’da var olan bir ayette söyleniyor. Muhammed ile deve hikayesini de O’ndan dinlemiştim. Bu imamla Gaia ve Müslüman toplumu arasında diyalog kurulması konusunda anlaşmıştık. Ona elektro-narkozla uyuşturma yöntemini açıklamıştım. Bu şekilde uyuşturma ile kurban kesimine sıcak bakmıştı ve birlikte “ uygun yöntemle hayvanın uyuşturulup kesilmesinin, uyuşturulmadan kesimden çok daha fazla İslam’ın ruhuna uyduğunu” ifade eden ortak bir basın duyurusu yapmıştık. Amacımız Brüksel’in diğer camilerini de bir araya getirip, öncelikle uyuşturularak kesimin kabul edilip, bundan sonra İslam için en uygun uyuşturma yönteminin belirlenmesi üzerine birlikte çalışmaktı. Yani diyalogdan yanaydık. Maalesef gerçekleşmedi. Bizim amacımız İslam’ı hedef tahtasına koymak değil. Tam tersi aslında, İslam’a da uygun bir uyuşturma yöntemi üzerinde anlaşılması Müslüman Toplumu’nun algısı açısından da olumlu. Bu sorunun çözülmesinden Müslüman Toplumu da kazanacak. Çünkü Müslüman olmayan toplumun gözünde Müslüman Toplumu ‘hayvanların iyiliğini istiyoruz dese de aslında hayvanları hiç de düşünmeyen, geleneklerinde hayvanların yararına değişime yanaşmayan’ bir toplum olarak görülüyor. Maalesef, şu anda bazı İslam Kuruluşlarının Flaman ve Valon Bölge hükümetlerinin 2019’dan itibaren uyuşturulmadan kesimi yasaklamasına karşı bir üst mahkemeye başvurmaları da aynı şekilde, Müslüman olmayan topluma yanlış mesajlar gönderiyor. Müslüman olmayan toplumun bu bakış açısını pekiştiriyorlar. Burada tam da sorunun özüne geliyoruz. Çok üzücü ama benim izlenimim Müslüman liderler toplum üzerindeki güçlerini, liderlik pozisyonlarını kaybetmek istemiyorlar. Tek tek birey olarak tanıştığımız ya da bana gelip Gaia’nın neden uyuşturulmadan kesime karşı olduğunu açıklamamı isteyen pek çok Müslüman; İmam ya da İslam Teologlarının onayı olduğu sürece uyuşturarak kurban kesmeye olumlu baktıklarını söylüyorlar.
Müslüman liderlerin güçlerini kaybetmek istemedikleri konusunu anlayamadım. İslam Teologları ya da imamlar, Müslüman toplumu uyuşturulma ile kesime karşı bir pozisyona sokarak nasıl bir çıkar elde ediyorlar? Biraz açar mısınız?
GAİA-Michel Vandenbosch:Bu tabii ki sadece benim değerlendirmem. Bilimsel bir araştırmaya dayanmıyor. Meselenin ‘kimlik’ ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Ayrımcı uygulamalar maalesef mevcut. İnsanlar ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyorlar. Bu kesinlikle kabul edilemez. Toplumsal yaşamımızda her şeyin mükemmel gitmediğini biliyoruz. Bunları yok etmek için birlikte hareket etmemiz gerektiği ise somut bir gerçek. İnsanlar dini inançlarını tam olarak yaşayamadıklarını hissediyorlar ve bazı imam ya da dini liderin bu hayal kırıklığını, toplumdaki kendi pozisyonlarını korumak için kullandıklarını düşünüyorum. Burada bütün imamların aynı şekilde davranmadığının da altını çizmek isterim. Amacım imamları hedef tahtasına koymak değil. Ancak bazı imam ya da İslam konusunda söz söyleme yetkisi olan liderlerin, İslam konusunda, İslami kesim konusunda son sözü biz söyleriz, bunun yetkilisi biziz, bizden başkalarının söyledikleri ile hareket etmeyiz, gibi bir yaklaşımla, toplumda kendi pozisyonlarını kaybetme korkusu ile davrandıklarını düşünüyorum. Bu tamamen insani bir durum. Bunun Müslümanlıkla ya da başka bir dini ya da toplumsal grupla da ilgisi yok. İnsanlar var olan bazı konumlarını kaybetmek istemiyorlar. Yani uyuşturma ile kesimi ele alırsak, yıllardır kullanılan uyuşturmadan kesimi kullanan bir toplum, hayvanları uyuşturarak kesen bir toplumla karşılaşıyor ve bu yeni duruma ayak durması kolay olmuyor. Ancak burada altını çizmek istiyorum; sokaktaki Müslüman vatandaş uyuşturularak kesimi imamlar ya da dini liderler kadar sert bir şekilde karşılamıyor. Hayvanın daha az çektiğini anlayan Müslümanlar, uyuşturmaya karşı çıkmıyor. Yani sorun Müslüman toplumu düzeyinde o kadar büyük bir sorun değil. Bunun bir kaç örneğini yukarda verdim. Benzer şekilde dikkatimi çeken bir husus da; ilk kuşak Müslümanlar- Türk ya da Arap kökenli fark etmiyor- uyuşturma ile kesimi, genç kuşak Müslümanlardan çok daha kolay kabul ediyor. Genç kuşak, biraz da ergen bir tavırla, kendisine dayatıldığını düşündüğü şeye karşı direniyor. Eğer bu gençler bir de farklı akımlar tarafından kullanılıyor ise yeni uygulamaları alkışla karşılamıyor tabii. Devlet tarafından konulan yasaları kendilerine karşı, yaşam ve inanç özgürlüklerine karşı eylemler olarak görüyorlar.
Peki bu kadar yıldır Müslüman Temsil Kurumu ile hiç iletişim kurdunuz mu?
GAİA-Michel Vandenbosch: Evet bir kaç kez.
Sizin bir defa iletişim kurduğunuzu ama henüz görüşme yapmadan, medyaya Müslüman Temsil Kurumu ile görüştüğünüzü anlatan bir basın duyurusu gönderdiğinizi söylediler. Bu davranışınızın “sizin diyalog ile değil, işin medya ve reklam kısmı ile ilgilendiğinizi” gösterdiğini düşünüyorlar. Bu konuda ne diyeceksiniz?
GAİA-Michel Vandenbosch: Evet biz bunu kamuoyuna duyurmak istedik ama bunu pozitif bir gelişme olarak gördüğümüz için yaptık, başka herhangi bir gizli ajandamız olduğu için değil. Ama tabi siz bunu anlatınca, daha dikkatli davranmış olsaydık diye düşünüyorum. Önce görüşüp sonra ortak bir duyuru yapsak daha iyi olurmuş belli ki. Demek ki yanlış değerlendirmişiz. Ama buna rağmen yine diyalog kurulabilir. Gerçekten diyaloğa açığım. Ancak bunca yıl mücadeleden sonra bir tek koşulumuz var: yasalaşmasını 22 yıllık mücadeleden sonra başardığımız, uyuşturularak kesimin öncelikle kabul edilmesi lazım. Bundan sonra İslam için hangi uyuşturma tekniğinin en uygun olduğunu görüşebiliriz.
ELEKTRO-NARKOZ YÖNTEMİ DÜZELTİLİRSE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
Peki Almanya’da uygulandığını duydum. Bu elektro-narkozla kesim konusunda bir açılım olamaz mı?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Uyuşturmaya İslami olabilecek bir yöntem olarak Elektro-narkozdan bahsediliyor. Bu konuda İslam ülkelerinin bazılarında fetvalar var. Belli bir voltajda hayvana belli bir narkoz veriyorsunuz. Bu narkoz etkisiyle hayvan uyuşuyor ve kesim esnasında daha az acı hissediyor. Ama bununla ilgili de bazı sıkıntılar var. Hayvanın cinsine, ağırlığına göre voltajı %100 garantili ayarlayacak teknolojik imkanlar henüz yeterli değil. Bu yöntem uygulanırken de bazen hayvanların öldükleri görülüyor. Bu da sıhhatli bir yöntem değil. Bizim için İslami ve insani açıdan en doğru yöntem az önce anlattığım İslami yöntemle ve ehil kişiler tarafından yapılan kesimdir. Bu konuda devlet bizimle ehil insanların yetiştirilmesi, hayvanların taşınması, kesilmesi vs. konularında ortak çalışma yapabilir.
Peki bu elektro-narkozla kesim teknolojik olarak geliştirilip sorunları ortadan kaldırıldığında İslam Alimleri bu şekilde uyuşturmaya sıcak bakıyor mu?
MTK-Şemsettin Uğurlu: Tabii ki elektro-narkoz verilerek hayvanın uyuşturulması ve ondan sonra kesiminin yapılması için zaten dünya üzerinde fetvalar da mevcut. Ama şu anda teknolojik seviye buna uygun değil. Kesinlikle değil. Mesela kümes hayvanlarında uygulanıyor bazen, hayvan daha kesime gitmeden ölüyor. Bazen koyunlara uygulanıyor. Büyük hayvanlara verilecek voltajla küçük hayvana verilecek voltaj aynı değil. Şu anda bunu garanti edecek bir teknoloji yok. Elektro-narkoza fetva verilmesinin sebebi; narkoz verilen hayvan bir süre uyuşuyor ve sonra hayvan kesilmese de yaşamına devam edebiliyor. Ama şu ana kadar elektro-narkozdan dolayı ölen bir çok hayvan var. Bu yüzden bu yöntem de doğru değil. Bizim için en doğru yöntem İslami yöntem. Bunun altını çiziyoruz. Bu konuda devlet bize gelsin desin ki; sizin bu İslami yöntemle kesimi en iyi şekilde, ehil insanlarla kesmenizi sağlamak için eğitim verelim, formasyon verelim. Hayvanların taşınması, beslenmesi, kesim yerlerine güzelce yerleştirilmesi vs. Bu bizim zaten arzu ettiğimiz bir şey. Buna biz % 100 hazırız. Şimdi siz bütün kapıları kapatıp, sadece biz İslami kesime karşıyız dediğiniz zaman, tamamen Müslümanların dini vecibelerini yerine getirmelerine karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Eğer amaç hayvanların hakkını korumaksa gelin birlikte çalışalım.
GAİA FOİE-GRA YA DA BOĞA GÜREŞLERİNE KARŞI DA MÜCADELE EDİYOR MU?
Gaia, uyuşturmadan kesime karşı bu kadar kampanya yapıyor, yasa çıkarmak için politikacıları ikna ediyor ama örneğin neden kazların zorla beslenmesi (foie gra-fuagra) ya da İspanya’daki boğa güreşlerine sesini çıkarmıyor’ şeklinde eleştiriler var.
GAİA-Michel Vandenbosch: Bu kesinlikle doğru değil. Gaia’nın web sitesini açıp baktığınızda bizim yıllardır zorla beslenmeye (foie gra) karşı mücadele eden bir kurum olduğumuzu göreceksiniz. Bir kaç ay önce 4 Televizyon kanalında ‘foie gra’ya karşı alternatif sunan reklam filmleri yayınladık. Radyo spotları yayınladık. 375 bin kişi tüm marketlerde ‘foie gra’ya karşı eylem yaptı. Sadece Belçika değil, Fransa’da da yaptık bu kampanyayı. Sadece bizim web sitemize bakmaları bunun doğru olmadığını görmeleri için yeterli. Bakın ben Müslümanlar tarafından değil ama hayvan tüccarları tarafından ölümle tehdit edildim. Sadece bu değil, yengeçlerin canlı canlı sıcak suda öldürülerek yemeğe hazırlanmasına karşı da yıllardır mücadele ediyoruz. İspanya’daki boğa güreşlerine karşı da mücadele veren kurumlarla dayanışma içindeyiz. Ama her yerde olmamız mümkün değil. Mücadele ederken en etkili şekilde önceliklerimizi ve mücadele edeceğimiz alanları belirliyoruz. Yani sadece uyuşturmadan kesime karşı mücadele etmiyoruz ama hayvan hakları ile ilgili mücadele ettiğimiz yüzlerce konudan biri de uyuşturmadan kesime karşı mücadele! Çünkü bizim mücadelemiz hayvanların iyiliği için. Bu mücadelenin de tek bir kazananı ya da kaybedeni var. O da hayvanlar! Uyuşturmadan kesim için 22 yıldır mücadele veriyoruz. 22 Yıldır, hükümet ‘hayır’ diyor, Müslümanlar ‘hayır’ diyor, Yahudiler ‘hayır’ diyor. 22 Yıl sonra bugün ancak hükümet ‘evet’ diyebildi. Ortaçağ da kedileri yakıyorlardı. İnsanlar buna bakıp gülüyordu. Ama artık çağ değişti. Artık kimse kedileri yakıp gülemiyor. Hayvan hakları, hayvanların yaşam kalitesinin düzeltilmesi zamanla gelişen bir kavram. Bugün Ortaçağ Hristiyanlığındaki uygulamalar nasıl artık geçerli değilse, İslam inancının ortaya çıktığı dönemlerde olmayan olanaklar şu anda var. Hayvanın acı çekmeden kesimine uygun ve İslam inancına da uyan teknikler bugün var ve İslam felsefesinde olan hayvan hakları korunarak, dini ritüeller yerine getirilebilir.
Gaia neden her kurban bayramı öncesi Müslüman toplumu rahatsız eden kampanyalar yapıyor?
Bir de sizin kurban bayramı öncesi yaptığınız kampanyalar var. Bu kampanyaların da tam kurban bayramı öncesi yapılması ve özellikle de sorunlu kesimhanelerdeki kanlı, vahşi kesim görüntülerinin paylaşılması, gözünden kan damlayan beyaz bir koyun afişlerinin her yerde asılması da Müslüman toplumu tarafından provokasyon ve sadece Müslümanları hedef alan eylemler olarak görülüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
GAİA-Michel Vandenbosch: Tabii bu kampanyalardan Müslüman toplumun rahatsız olmasını anlayabilirim. Ancak bizim de amacımız mesajımızı en etkili şekilde vermek. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve mesajımızı en etkili şekilde vermek bizim en doğal hakkımız. Aynı şekilde Müslüman toplumun da dini ve sosyal dayanışmayı içeren Kurban Bayramı’nı yaşamak ve bunu yaymak da en doğal hakkı. Örneğin bazı televizyon kanallarında Müslüman Toplumu’n kurban bayramını nasıl yaşadığını anlatmak için Müslüman bir ailenin evine kameralarla konuk olup, bu çekimleri yayınlıyorlar. Bu çekimler kurban bayramında yapılıyor ve yayınlanıyor. Kurban bayramından önce ya da sonra değil. Çünkü tam da kurban bayramı zamanında bunu göstermek gerekir. Bizim için de aynı şekilde kurban bayramı hayvanların uyuşturulmadan kesildiği ve acı çektiği dönemlerden biri ve o zaman da eylem yapıyoruz ama kurban bayramı dışında da eylemler yapıyoruz. Örneğin Valon ve Flaman Parlamentoları’nın uyuşturmadan kesimi yasaklamayı oylayacağı gün, bizim eylem tarihlerimizden biri idi. Bunlar etkili tarihler ancak bunlar dışında da yıl içinde pek çok eylem yapıyoruz, o eylemler bu tarihlerdeki eylemler kadar görülmüyor! Şunun bir kere daha altını çizmek isterim: bizim bu kampanyalarda amacımız hiçbir zaman kurban bayramını hedef almak olmadı. Kurban bayramı zaten durumu iyi olanların, daha kötü olanlarla dayanışmasını sağlayan bir bayram. Biz sadece bu dayanışma bayramının hayvanlara acı çektirerek yaşanmasına karşıyız. Geçen yıl Brüksel’de yaptığımız gözünden kan damlayan koyun afişinde, sadece şu mesajı vermek istedik: Hayvan acı çekiyor! Bu afişler kurban bayramından 1 gün önce asıldı. Afişler asılmadan önce de Brüksel Parlamentosu önünde eylem yaptık. Bu afişler ve Brüksel Parlamentosu önünde yaptığımız eylemlerin bir amacı vardı, o da: Valon ve Flaman parlamentosu 2019’da uyuşturmadan kesimi yasalaştırdı ama Brüksel parlamentosu henüz yasalaştırmadı. Brüksel Parlamentosu’nu da benzer bir karar alması için zorlamak. Bizim amacımız hayvanların daha iyi koşullarda yaşaması ve bunun için de en etkili, en iyi kampanyaları yaparak, hayvanların iyiliği yönünde değişim sağlamak.
Gaia finansmanını nasıl sağlıyor?
Din adamları ya da Müslüman toplumun bir kesiminde Gaia ile ilgili ciddi bir güvensizlik var. Özellikle yaptığınız kampanyaların büyüklüğü ve etkileme gücünüz, sizin gelirleriniz konusunda şüphe yaratıyor.
GAİA-Michel Vandenbosch: Gaia olarak hükümetten hiçbir ödenek almıyoruz. Bu şekilde bağımsızlığımızı koruyoruz. Hiçbir hükümete bağlı değiliz. 1992 Yılından beri var olan bir Belçika derneğiyiz. 40 bin üyemiz var. Bu üyelerimiz üyelik aidatı ödüyorlar. Zaman zaman bağışlarda da bulunuyorlar. Çünkü bu insanlar yaptığımız işin faydasına inanıyor. Hayvan haklarının gelişimini istiyorlar. Miraslarını bize bırakanlar var. Bu yöntem kansere karşı mücadele eden dernekler ya da sınır tanımayan doktorlar derneğinde de aynı şekilde çalışıyor. Bunun yanında biz Avrupa ve Dünya çapında pek çok hayvan hakları derneklerinin üyesi ve bazılarının yönetimindeyiz. Eurogroup for Animals’ın bir parçasıyız, aynı şekilde dünya çapında kürk manto yapmak için hayvan yetiştirilmesine karşı mücadele eden For Free Alliance’ın bir parçasıyız, Avrupa çapında bilimsel araştırmalarda hayvanların kullanılmasına karşı mücadele eden the European Coalition to End Animal Experiments’in bir parçasıyız. Open Wing Alliance, tavukların çok küçük kafeslerde (1 tavuğa 550 cm karelik alan) tutularak yumurta üretimine karşı mücadele eden bir kuruluş, onun da bir parçasıyız. Her alanda hayvan hakları ile ilgili çalışmalara katılıyoruz. Uyuşturulmadan kesimin yasaklanması bunlardan sadece biri.
T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NIN ŞOKLA KESİM FETVASI NEYİ İÇERİYOR?
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı resmi websitesinde elektroşokla kurban kesimine onay veren bir fetva yayınlamış daha sonra da bunu kaldırmıştı. T.C. Diyanet İşleri Başkanlı’ğının bu fetvasının neden Belçika’da uygulanamayacağını Belçika Diyanet Vakfı Müdürü Coşkun Beyazgül’e sorduk: “ T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye’de bazı özel durumlar için uygun gördüğünü ancak yurtdışında yaşayan toplumumuz için geçerli olmadığından kaldırdığını ifade etti. Beyazgül; ”Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye’de gerçekleşen özel durumlar için onay verdiği şoklayarak kesim, bir dini ibadetin sürekli o şekilde gerçekleştirileceği şeklinde anlaşılmamalıdır. Belçika’da durum bizim inancımızı gerektiği gibi, sürekli bir şekilde yaşayabilmemizle ilgilidir. Geçici bir durum değildir. O fetva, özel bir durum için geçici olarak verilmiştir. Zaten şu anda da o fetva kaldırılmıştır.”
Serpil Aygün, Binfikir 3 aylık dergisi 2018 yılı Nisan-Mayıs-Haziran sayısı röportajı
- BİTMEYEN TARTIŞMA: ŞOKLA YA DA ŞOKSUZ HAYVAN KESİMİ!
- İSLAMİ YÖNTEMLERE GÖRE HELAL KESİM NEDİR?
- İSLAM’A GÖRE UYUŞTURMA NASIL OLMALI?
- GAİA MÜSLÜMAN TOPLUMUNU MU HEDEF ALIYOR?
- ELEKTRO-NARKOZ YÖNTEMİ DÜZELTİLİRSE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
- GAİA FOİE-GRA YA DA BOĞA GÜREŞLERİNE KARŞI DA MÜCADELE EDİYOR MU?
- T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NIN ŞOKLA KESİM FETVASI NEYİ İÇERİYOR?
0 Yorum